Kategoriler
Genel

Obezite Nedir?

Genel Tanımı

Vücutta fazla miktarda yağ birikmesi sonucu ortaya çıkan ve mutlaka tedavi edilmesi gereken bir hastalıktır.
Besinlerle alınan enerji miktarının, metabolizma ve fiziksel aktivite ile tüketilen enerji miktarını aştığı durumda ortaya çıkar.

Obezite, insan vücudunda kalp ve damar sistemi, solunum sistemi, hormonal sistem, sindirim sistemi gibi sistemleri etkileyen ve birçok önemli rahatsızlığa zemin hazırlayan bir hastalıktır.

Kalp hastalıkları, yüksek tansiyon, şeker hastalığı, yüksek kolesterol, solunum rahatsızlıkları, eklem hastalıkları, adet düzensizlikleri, kısırlık, iktidarsızlık, safra kesesi hastalıkları, taş oluşumu, bazı kanser türleri, obezite ile doğrudan ilişkili hastalıklardan birkaçıdır.

Obezitenin Sebepleri
  1. Beslenme (Aşırı yeme / Yanlış beslenme)
  2. Hareketsiz Yaşam
  3. İlaçlar ( Kortizon)
  4. Genetik Etkileşim
Genetik Etkileşim

Genetik etkileşim: Anne ve babanın her ikisinin de şişman olması durumunda çocukların %80’i, birinin şişman olması durumunda %40’ı, anne-babaları şişman olmayanlarınsa %7’si şişman oluyor.

Obezite Tedavisinde Kullanılan Yöntemler
  • Eğitim ve davranış tedavisi
  • Diyet uygulanması
  • Fiziksel aktivitenin arttırılması
  • İlaç tedavisi
  • Cerrahi ve estetik cerrahi yöntemler
  • Diğer yöntemler ( LPG)
Kategoriler
Genel

Diyabet Nedir?

Diyabet metabolizmayı etkileyen bir hastalıktır. Diyabetli kişilerin vücutları ya yeterince insülin hormonu üretemez ya da mevcut insülini gerektiği gibi kullanamaz. Sonuç olarak kandaki glukoz seviyesi yüksektir.

Vücut, sürekli olarak kanda bir miktar şekere (glukoza) ihtiyaç duyar. İnsülin kan dolaşımındaki glukozu hücrelere taşımakla görevlidir.
İnsülin pankreas tarafından üretilen bir hormondur.
Hücrelerdeki glukoz, günlük yaşamımızı devam ettirmeyi sağlayacak enerji kaynağıdır.

Tip 1 Diyabet

Tip 1 diyabetliler yaşamlarını sürdürebilmek için insülin almak zorundadır. Genellikle 30 yaşından önce başlar Diyabetlilerin sadece %10’u tip 1’dir. Semptomlar hızla gelişir.

Tip 2 Diyabet

Semptomlar yavaş gelişir veya hiç görülmez.
Genellikle ailede diyabetle ilgili bir geçmiş vardır. Genellikle 40 yaşından sonra görülmekle birlikte günümüzde genç hastalarda daha sık görülmektedir. Hastalar genellikle aşırı kiloludur.
Diyabetlilerin %90’ı tip 2’dir. İnsülin kullanmadan, diyetle veya oral ilaç tedavisiyle de kontrol altına alınabilir.

Gestasyonel Diyabet

Hamilelik sırasında olur.
Genellikle son trimester de ortaya çıkar. Genellikle doğum sonrası kaybolur.
Aşırı kilolu ve yaşlı bayanlarda daha sık görülür. Bu tip diyabetlilerin %40-60’ında hamilelik sonrasında Tip 2 gelişir.
İnsülin ile kontrol edilebilir veya edilemez.

Sağlıklı bir yaşamın 4 şartı vardır;
1) Dengeli beslenme,
2) Fiziksel egzersiz,
3) İyi bir medikal yardım ve kişisel kontrol,
4) Sağlıklı sosyal hayat.

Kategoriler
Akupuntur

Akupunktur Nedir?

Vücut yüzeyindeki bazı nokta veya noktaların iğnelenmesi ile hastalıkları önlemeyi ve tedavi etmeyi amaçlayan bir tedavi yöntemidir.

Akupunktur, Latince bir kelime olup, iğne anlamına gelen acus ile delmek, iğnelemek anlamına gelen punctura kelimelerinden türemiştir.

TARİHSEL GELİŞİMİ

Akupunktur M.Ö.1000’li yıllarda Çin’de uygulanmaya başlanmıştır.M.Ö.1000 yıllarında Shang hanedanı zamanının arkeolojik bulguları arasında akupunktur iğnelerine rastlanmıştır. Hatta akupunkturun başlangıcının taş devrine dayandığı iddia edilmektedir. Tedavide Bian(=Çincede taş anlamına gelmektedir) adı verilen taşların bronz çağına kadar kullanıldığı, bronz ve demir çağında ise metal iğnelerle tedavi yapıldığı iddia edilmektedir. Bilinen en eski tıbbi yazılı eser ise fizik tıbbının ders kitabı olarak bilinen Huang Di Nei Jing (Tıp Kanunu) Sarı İmparator döneminde M.Ö.500-300 yılları arasında derlenmiştir. Tıbbi tecrübeler ve teorik bilgiler içermektedir. Bu kitapta Yin-Yang, beş element, zang-fu, kanal ve kollateraller, Qi ve kan, etyoloji, patoloji, tanısal yöntemler ve sendromların farklılaşması gibi teorik bilgilerin yanı sıra akupunktur noktaları ve iğneleme yöntemleri anlatılmıştır. Akupunkturun Kore’de kullanılması 6. Yy. da başlamış, aynı dönemde Japonya’ya yayılmıştır. 17.yy. ın sonlarına doğru Cizvit papazları tarafından Avrupa’ya tanıtılmaya başlamıştır. Akupunkturun batıda ilgi görmeye başladığı bu yıllarda Çin’de akupunktur yasaklanmıştır. 1822 yılında konulan bu yasak 1949 yılında Çin Halk Cumhuriyeti’nin kurulmasıyla kaldırılmıştır.1958’de ise akupunktur ile modern tıp birlikte kullanılmaya başlanmış, akupunkturun etkinliğini ve etki mekanizmalarını anlamaya yönelik araştırma enstitüleri kurulmuştur. WHO 1974 yılında, T.C. Sağlık Bakanlığı ise 1991 yılında akupunkturu bilimsel bir tedavi yöntemi olarak kabul ederek, hangi hastalıkların tedavisinde kullanılacağını belirlemişlerdir. Binlerce yıllık bir tedavi yöntemi olan akupunktur, günümüzde bilimsel bir tedavi yöntemi olarak kabul edilmekte ve dünyanın dört bir yanında uygulanmaktadır. Bir enerji tıbbı yöntemi olan akupunkturun kendine özgü bir tanı ve tedavi algoritması bulunmaktadır. Akupunktur felsefesine göre, dünyadaki bütün nesneler evrenin bir özetidir, birbirleriyle ilişkilidir, birbirlerinin etkisini arttırır veya azaltırlar. İnsan vücudu ile doğa arasında da bir ilişki vardır. Tabiattaki değişikliklerin tamamı insan vücudunda da fizyolojik ve/veya patolojik etkiler yapar. Vücudun kendi içinde de tüm birimler birbirleriyle uyumlu bir şekilde çalışmak zorundadır. Birinin patolojisi, diğerlerini etkiler. Akupunktur felsefesine göre kişinin sağlıklı olabilmesi ve sağlığını koruyabilmesi için, sağlıklı bir şekilde beslenmesi, aşırı bir şekilde fiziksel ve zihinsel olarak yorulmaması, fakat aynı zamanda aşırı tembellik de etmemesi gerekmektedir. Ruhsal olarak da dinginlik içerisinde olması, aşırı endişeye kapılmaması, aşırı sevinç ve heyecan duymaması, aceleci olmaması, aşırı üzüntüye ve öfkeye kapılmaması gerektiği gibi, vurdumduymaz olmaması da gereklidir. Sağlığımızı sürdürmek için aktivitemizi istirahatle, heyecanımızı düşünme ile dengelemeliyiz.